Dolar 32,3182
Euro 35,1213
Altın 2.298,63
BİST 9.047,37
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 20°C
Açık
İstanbul
20°C
Açık
Cum 23°C
Cts 21°C
Paz 21°C
Pts 23°C

Her Şey Beyinde Başlar

Her Şey Beyinde Başlar

‘Her şey beyinde başlar, beyinde biter’ diye, sloganlaşmış bir söz vardır, ‘her şey düşünce ile başlar’ anlamında kullanılır. Bu söze, herkes inanıyor gibi görünmesine rağmen, kimisi tam inanmadığından, kimisi de ‘bilmek başka, yapmak başka olduğundan,’ sıkıntılarından kurtulacak adım atmıyor veya atamıyor. Bu yüzden sıkıntılı bir yaşam sürüyor. Sıkıntı, belli bir seviyenin üstünde olur ve yeterli süre devam ederse, beden hasta oluyor.

Düşüncelerin, insanı nasıl hasta ettiğine bakalım. Her şey tıkırında gibiyken, tıpkı rüzgârın getirdiği bir tohumun toprağa düşmesi gibi, masum görünüşlü bir kuşku, usulca zihne düşer ve gerilim başlar. Nasıl tohum toprağa düştüğünde uygun koşullar bulduğunda kök salar ve gelişirse, zihne düşen kuşku da uygun zemin bulursa zihinde büyümeye başlar. Biraz büyüyünce endişe olur.

Endişe oluşunca, mantık hemen devreye girerek, muhteşem taktiklerle, karşı saldırıya geçerek onu imha etmeye çalışır. Mantık bir yandan endişeyi imha edecek taktikler bulurken, bir yandan da endişenin neticesini hesap eder. Adeta tek kişinin satranç oynaması gibi, şahıs bir endişeyi nasıl bertaraf edileceğini, bir de endişenin vahametini düşünür. Eğer satrancın galibi, endişenin vahametini hesap eden taraf olursa,  kişi kendini zayıf hissederken, endişe de dehşete dönüşür.

Dehşet anından itibaren, bir şeylerin kötü gittiği bilgisi bedene ulaşmaya başlar. Dehşetin derecesine paralel olarak, tehlikeye karşı bedeni hazırlamak için adrenalin hormonu ve tüm fonksiyonları artırıcı hormonlar salgılanır. Böylece bedende sık sık solup alıp verme, terleme, kalp çarpıntısı, huzursuzluk, yerinde duramama hali, acelecilik, bir an önce karar verme isteği olunca, beden heyecan ve korku ile titremeye başlar.  Git gide dehşet artar, şahıs bu baskı ile umudunu ve güvenini de yitirirse panik başlar.

Panik anını; deprem, kaza gibi ölümle burun buruna geldiğimiz anlar olarak tanımlayabiliriz. Sanırım panik halini herkes bir kere yaşamıştır. O anda tüm vücut alarm durumundadır, dehşet anındaki belirtiler neredeyse iki katına çıkmıştır ve şahıs, içini bir ateşin kavurduğunu hisseder.

Bedende hissedilen bu belirtilere sadece basit bir kuşku yol açtığından, deniyor ki; ‘düşünce, hormonları tetikleyen işlev gördüğünden, bedende biyokimyasal etki yaratır.’ Öyleyse düşünce biyokimyasaldır.

Biyokimyasal etki, organları sürekli uyarır, organ yorgun ve bitap düşerse hastalık meydana gelir. Örneğin, mide ülseri, endişe ile midenin asit salgısının artması ve midenin kendi asidiyle yaralanmasıyla oluşur.

Düşüncelerinize dikkat edin,  insanı mutlu eden de, hasta edende onlardır.

[author image=”https://www.kulecanbazi.com/wp-content/uploads/2014/11/huseyin-guducu.jpg” ]Hüseyin Güdücü
drguducu@hotmail.com[/author]

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.