Dolar 32,3325
Euro 35,1176
Altın 2.310,95
BİST 9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 21°C
Açık
İstanbul
21°C
Açık
Cum 23°C
Cts 21°C
Paz 21°C
Pts 23°C

Felakete Hazır mısınız?

Felakete Hazır mısınız?

Varsayalım Mayaların, 21 Aralık 2012 için öngördükleri senaryo gerçek olmuştu… Gezegenler, uyduları, güneş ve olacak ya, tam da o civardan geçmekte olan kuyruklu yıldızlar öyle bir açıyla sıralanmışlardı ki o anda dünyanın tüm enerjisi sıfırlanıvermişti. Depremdi, seldi, yanardağ patlaması, yangın falan bırakalım bir kenara. Sadece ve sadece dünya elektrikten mahrum kalmış olsun… Film senaryosu diyelim…

Düşünün, hazır mısınız elektriksiz bir hayata?

İlk birkaç saat ve belki birkaç gün her şey gündelik, sıradan bir kesintide olduğu, olabildiği kadar normal. Günlük yaşamda alışık olduğunuz zevklerinizden mahrumsunuz sadece. Televizyon, bilgisayar, cep telefonu yok. Bir araya gelip vakit geçirebileceğiniz dostlarınız varsa şanslısınız… Ya yoksa? Ya sadece sanal ortam insanıysanız? Sanal dostlarınız klavyenin tuşu kadar yakınınızdayken bir anda kilometrelerce mesafe girdi aranıza.

İlk birkaç gün direnenleriniz olur muhakkak; işe gidip geldiniz, nakit parayla alışveriş yaptınız, büyük jeneratörlü merkezlerden. Ancak bilgisayar yok, bankalar işlem yapamıyor, iş uzadıkça umutlar tükeniyor, jeneratörler yüklemeye dayanmıyor, dayananlarsa mazota, benzine ulaşamıyor… Rezervler tükeniyor yavaş yavaş…

Peki buzdolabınız, erzak deponuz ne alemde? Üstelik nakit para da yok elinizde. Gün geçtikçe stoklarınız eriyor değil mi? Hele bir de deprem vs. gibi afet stoğu yapmadıysanız… Tüp de bitti… Hava da soğuk… Açsınız ve üşümeye başladınız…

Birlikte yaşadığınız bir aileniz var mı? Şanslısınız; battaniyenin altında sokulup sarılacağınız, sıcaklığı ve sevgisiyle sizi ısıtacak biri var demektir. Ya yalnız yaşıyorsanız?

En temel ihtiyaçlarınız ne durumda? Evet evet su içmekten, tuvalete gitmekten söz ediyorum… İlk günler temiz içme suyunuzu içtiniz bitti… Su deposu da el yıkamak, tuvalete dökmek için gereken suyu sağladı. E iyi ama elektrik olmadığı için şehir suyunu çalıştıran pompalar durdu. Şimdi ne yapacaksınız? Hadi banyo yapmazsınız biraz kötü kokarsınız, neyse… Ya tuvaletin kokusu? Hadi burundur, alışır her kokuya… Peki tarım arazileri? Nasıl sulanacak ürünler? Hadi yağmur suyu o işi halletti diyelim bize ne faydası var? Benzin yok ki sevk edilsin…

Bir süre marketleri talanlarız, evleri yağmalarız, olmadı doğaya çıkar ağaçtan toplarız falan ama nereye kadar?

İnsanlık, binlerce yıl elektriksiz yaşamayı başarmış. Bilgisayar, cep telefonu olmadan da var olabilmiş… Peki ya biz? Yaşayabilir miyiz gerçekten? Doğaya çıkıp kaçımız hayatta kalabiliriz? Karnımızı doyurabilir miyiz? Sanal dostlarımız olmadan ruhumuzu, egomuzu besleyebilir miyiz?

Hadi bakalım, sizler hayatınızdaki bağımlılıkları, ihtiyaçları gözden geçirirken ben de nereden elektrik bulabiliriz ona bir bakayım…

Ruhunuza iyi davranın…

[author image=”https://www.kulecanbazi.com/wp-content/uploads/2014/11/pinar-ozen.jpg” ]Pınar Özen
Diş Hekimi – Yazar
F: PinarOzenRomanlari[/author]

YORUMLAR

Yorumu Cevapla [ Yoruma cevap yazmaktan vazgeç ]

  1. Steve Jobs Sözleri dedi ki:

    Pınar Hanım, derin bir konuya değinmişsiniz. Bundan dolayı sizlere teşekkür ediyorum 🙂

  2. tülay güngör dedi ki:

    ben gaz lambasında ödev yaptığım günlerden hazırlıklıyım
    yaşlı mıyım :??
    ne alakası var alalalala 🙂

    1. Kule CANBAZI dedi ki:

      Yorumunuzdan dolayı teşekkür ederiz

  3. Turgut Turan dedi ki:

    Bizim toplum uyandırılmayı sevmez malum. Ama yazı güzel .

  4. Hakan Satıoğlu dedi ki:

    İnsana bulunduğu yeri, konumunu, zayıflık ve bağımlılıklarını hatırlatan böyle varsayımsal yazılar, aslında acı ilaçlar içeren ancak şifa da veen reçeteler gibi…

    Okurken biraz sarsıyor, ekşitiyor, endişelendiriyor ve tedirgin ediyor ama, okuduktan (içtikten) sonra kendine getiriyor…

    Dar şuurlara hapsolmuş bir koşuşturmacanın içinde, bir an başını kaldırıp, sonsuzluklara uzanan gökyüzüne bakmak gibi… Doğanın muhteşem düzenini yeniden hatırlamak gibi, yabancılaştığı, giderek yitirdiği özüne, sarsılarak dönmek gibi…

    Uykusu çok derin olanları, biraz sarsarak uyandırırlar malûm…